Hayvanlardaki Mucizevi Güzellikler 4/4
Hayvanlardaki
Mucizevi Güzellikler 4/4
Yunusların yavruları
üzerindeki koruması doğumla birlikte başlar. Doğumdan hemen önce, anne yunusun
hareketleri ağırlaşır. Bu nedenle doğum anında ona yardım eden dişi yunuslar
vardır. Yardımcı yunuslar, doğumdan önce bir zarar gelmemesi için anne yunusun
iki yanında yüzer, yavru çıkmasya gelince onun su üstüne çıkmasını ve nefes
almasını sağlarlar.
İlk iki hafta yavru
annesinin yanından hiç ayrılmaz. Küçük yunus doğduktan kısa bir süre sonra
yüzmeyi başarır ve bu süre zarfında da yavaş yavaş annesinden uzaklaşmaya
başlar. Ancak yeni doğum yapmış olan anne yunus, yavrunun hızlı ve atak
hareketlerine ayak uyduramayacağı ve onu yeterince koruyup gözetemeyeceği için
bu durumda yine devreye yardımcı dişi yunus girer ve yavruya mükemmel bir
koruma oluşturur. (Hayvanlar
Ansiklopedisi, (Memeliler), s.29)
Canlıların kendi
çıkarlarını gözetmeyen davranışları Darwinizm'e açıkça meydan okur. Çünkü
evrimcilere göre bu davranışların -örneğin bir hayvanın başka birine yardım
etmesinin- canlının hayatta kalabilmesine bir faydası yoktur. Hatta tam tersine
fedakarlık yapan hayvan açısından kimi zaman hayati risk taşımaktadır.
Bu tarz fedakarlıklara
bir örnek olarak yiyeceğinin yarısını, sindirilmiş şekilde yavrusunun ağzına
geri çıkaran anneleri verebiliriz. Bu konudaki bir diğer örnek ise yaralanmış
olan arkadaşlarına yardım eden yunuslardır. Bu yunuslar kaçmak yerine kendi
hayatta kalma imkanlarını kayda değer bir şekilde azaltan fedakar bir davranış
sergilemektedirler. (Gordon Rattray
Taylor, The Great Evolution Mystery, Abacus, London, 1984, s. 224)
Yunuslar, yavrularını
tehdit eden köpek balıklarından kurtulmak için grup olarak harekete geçerler.
Yunuslardan biri veya ikisi köpek balığının dikkatini çekmek için dışarıdan
yüzer. Köpek balığı bu tuzağı izlemek için döndüğünde, diğer yunuslar diğer
tarafa doğru hareket eder ve kuvvetle saldırırlar, biri diğerinin arkasından
hızla hücum ederek, burunlarını köpek balığının yanlarına hızla çarparlar. Bu,
köpek balıkları için oldukça caydırıcı bir yöntemdir, hatta kimi zaman
yunusların bu şekilde köpek balıklarını öldürdükleri bile olur. (Russell Freedman, How Animals Defend Their
Young, s. 67)
Deniz atları sıcak okyanus kıyılarında rahat
saklanabilecekleri yosun, mercan ya da süngerlerin arasında yaşarlar. Sert ve
kalın derileri, düşmanlarına karşı zırh görevi yaparken, aynı anda birçok yöne
bakabilen gözleri de avları için büyük bir tehlike oluşturur. Erkek deniz
atları, dişi kangurulardakine benzer bir keseye sahiptir. Çiftleşme zamanında
dişi deniz atı bu keseye çok sayıda yumurta bırakır. Yumurtalar, 1,5 ay boyunca
kesede kalır. Erkek deniz atı gelişip minik birer deniz atı olana kadar
kesesinin içindeki bir sıvı ile yumurtalarını besler ve kuluçka kesesinin iç
dokusunda bulunan kılcal damarlar aracılığıyla onlara oksijen sağlar. (A.Vincent, The Improbable Seahorse,
National Geographic, Ekim 1994)
Su kaplumbağaları üreme
vakitleri geldiğinde sahile akın ederler. Ancak bu sahil herhangi bir sahil
değil, kendi doğdukları sahildir. Doğum yerlerine dönebilmek için zaman zaman,
800 kilometrelik bir yol katetmek zorunda kalırlar. Bu yolun sonunda da, yumurtalarını,
sahilde kumların altına gömerler. Peki neden hepsi aynı vakitte, aynı sahile
toplanırlar? Acaba aynı işlemi, ayrı ayrı zamanlarda, ayrı ayrı sahillerde
yapsalar, yavrular hayatta kalabilir miydi?
Bu konuyu araştıranlar
son derece dikkat çekici bir durumla karşılaşmışlardır. Yumurtadan çıkan
ortalama 31 gramlık minicik yavrular, üzerlerindeki toprak tabakasını tek
başlarına kazamazlar. Ama hep birlikte, birbirlerine yardım ederek bu işi
kolaylıkla başarırlar. Birkaç gün içinde hep birlikte kumun yüzeyine çıkarak
denize doğru koşarlar.
Yeni dünyaya gelmiş bu
yavrular, toprağı kazarak yukarı doğru ilerlemeleri gerektiğini nereden
bilirler? Hiç görmedikleri halde denize yönelmeleri gerektiğini onlara kim
öğretmiştir? Bu minik canlıların bunları kendi akıllarıyla yapması mümkün
değildir. O halde bu bilinçli davranışlar nasıl ortaya çıkar? Bu sorunun tek
bir cevabı vardır: Bu bilinçli davranışları su kaplumbağalarına Allah ilham
etmiştir.
Meerkat isimli canlılar
topluluk halinde yaşarlar. Aralarında örnek bir dayanışma vardır ve bu onlar
için hayati önem taşır; çünkü yaşadıkları bölge birçok tehlikeyle doludur.
Meerkatler her sabah önce güvenlik kontrolü yapar ve sonra yiyecek bulmak üzere
araziye dağılırlar.
Bu toplulukta her
bireyin farklı bir görevi vardır. Örneğin bazı meerkatler diğerlerinin
güvenliği için nöbet tutarlar. Kızgın güneşin altında saatlerce hiçbir şey
yemeden ve içmeden beklerler. Nöbetçi, bir tehlikeyle karşılaşınca alarm
vererek arkadaşlarını uyarır. Bunu duyan diğer meerkatler, yuvalarına koşup
saklanırlar.
Grubun en büyük
sorumluluğu ise, yavruları korumak ve yetiştirmektir. Genç dişiler yavrulara
bakmakla görevlidirler. Her gün bir meerkat yuvada kalarak yavrulara bakar.
Sürü içindeki yardımlaşma ve işbirliği yavruların güvende olmalarını sağlar.
Meerkatler arasındaki
dayanışma ve fedakarlık, Allah'ın bu canlılara öğrettiği davranışlardır.
Bir antilop yavrusunun
doğması beş-on dakika sürer. Anne bu süre içinde güçlükle hareket eder ve
düşmanlarına karşı savunmasızdır. Ancak dişi antilop doğum esnasında yalnız
değildir. O sırada yanında sürüdeki bir başka dişi ona yardım etmek ve korumak
için hazır bulunmaktadır.
Yavrunun doğduğu ilk
andan itibaren kaybedecek vakti yoktur. Annesi hemen onu burnuyla iterek
harekete geçirir. Yavru birkaç adım koşar ancak bacakları çok güçsüz olduğu
için yere düşer. Tekrar ayağa kalkar ve birkaç adım daha koşar. 15 dakika
içinde annesinin yanında dörtnala koşuyor duruma gelmiştir. Yavru antilop her
zaman annesiyle birlikte hareket eder,
onun yanından hiç ayrılmaz çünkü annesinden ayrılacak olursa, aç kalacak veya
yırtıcı hayvanlar tarafından öldürülecektir.
Doğadaki herşey sonsuz
ilim ve kudret sahibi Allah'ın eseridir. Antilop yavrusunu çok kısa bir zaman
içinde annesiyle birlikte koşacak güce sahip olacak şekilde yaratan Allah üstün
kudret, şefkat, merhamet, akıl, ilim ve hikmet sahibidir.
Anne gergedan kendi
kilosunun yalnızca %4'ü ağırlığında küçük bir yavru dünyaya getirir. Doğumdan
sonraki 1 saat içinde yavru gergedan küçük zırhlı bedenini ayağa kaldırabilir
hale gelir. Anne ve yavru birkaç hafta gözlerden uzak bir yerde birlikte
kalırlar ve bu şekilde birbirlerinin kokularını tanımış olurlar.
Anne ve yavrusu, bir
sonraki yavru doğuncaya kadar -yaklaşık 3 ila 5 yıl boyunca- sürekli
birliktedirler. Yavru çoğunlukla annesini takip eder. 1-2 yaşında süt içmeyi
bırakmasına rağmen annesinden ayrılmaz ve bir sonraki hamileliği boyunca da
annesiyle birlikte hareket eder. Büyük bir sabırla yavrusuyla ilgilenen anne
gergedana bu koruma içgüdüsünü veren Yüce Allah'tır. (Janine M. Benyus, The Secret Language and Remarkable Behaviour
Animals, s.186)
Bu aile birbirine çok
bağlı üyelerden oluşur. Anne çita ve yavruları… Anne çita yavrularını
yetiştirdiği dönem boyunca çok büyük fedakarlıklarda bulunur. Onları besleyebilmek
için çoğu zaman aç kalır ve kilosunun yaklaşık olarak yarısını kaybeder. Hatta
gerekirse kendi hayatını yavruları için feda eder. Örneğin bir aslan yavrular
için büyük bir tehlikedir. Anne çita hiç düşünmeden kendini aslanın önüne atar.
Hayatını tehlikeye atarak aslanın dikkatini kendine çeker ve yavrularına
kaçmaları için zaman kazandırır. Bu, üzerinde düşünülmesi gereken çok önemli
bir davranıştır.
Eğer bu hayvan evrim
teorisini savunanların iddia ettikleri gibi, tesadüfen var olmuş ve yalnızca
hayatta kalmayı düşünen bencil bir yaratık olsaydı, ondan yapması beklenen,
yavrularını bırakıp kaçması olurdu. Ancak çita bunu yapmaz. Kendini aslanın
önüne atar ve gerekirse yaşamını feda eder. Şüphesiz anne çitaya bu örnek
fedakarlık duygusunu veren Allah'tır.
Sincaplar yavrularını sarkık
göbeklerinden dişleriyle kaldırırlar. Anne sincap, yuvası bozulduğunda
yavrularını oldukça uzak bir mesafe de olsa hiç üşenmeden taşır. Her defasında
bir yavrusunu taşır ve hepsinin güvenle taşındığına ikna olana kadar eski
yuvasına geri dönüp, bakar.
Yorumlar
Yorum Gönder