Hayvanlardaki Mucizevi Güzellikler 2/4
Ayı yavruları kışın
ortasında, anneleri kış uykusundayken, kör ve tüysüz olarak doğarlar. Sincap
büyüklüğündeki yavru ayı yalnızca süt emeceği yere tırmanacak kadar güçlüdür.
Dişi kahverengi ayının sütü yağ ve kalori bakımından çok zengindir, bu yüzden
yavru, kış boyunca hızla büyür. Anne ayı ilkbaharda uyandığında yavru onu
yuvanın dışında izleyecek kadar güçlenmiştir.
Son derece hareketli
olan ayı yavruları yuva dışında çok korumasızdırlar. Bir yıl boyunca onları
bütün tehlikelerden koruyan annelerinin yanında kalarak kendilerine bakmayı
öğrenirler. Bu süre içinde sürekli beslendikleri için hızla büyürler ve sürekli
oyunlar oynarlar. Annelerinin üstüne tırmanmaya çalışır, diğer kardeşleriyle
sürekli boğuşurlar. Ayı da diğer bütün ebeveyn hayvanlar gibi yavrusunun
tehlikede olduğunu düşünürse düşmanlarına karşı çok yırtıcı olabilir. Anne ayı
üç yıl boyunca yavrularıyla hiç bıkmadan ilgilenir, onların hayatını koruma
altına alır. (http://www.nationalgeographic.com/kids/creature_feature/0010/brownbears2.html)
Fok balıklarının
yaşadığı bölgelerde hava, bahar aylarında bile en fazla -5 derece sıcaklıktadır.
Ancak bu, fokları hiç etkilemez. Çünkü, kürkleri ve vücutlarında depoladıkları
yağlar üşümelerini önler. Foklar kalabalık sürüler halinde yaşarlar.
Nasıl olup da bu
kalabalık sürünün içinde anne fok yavrusunu tanır? Diğer pek çok canlı gibi
anne fok da, doğumdan sonra yavrusunu koklar, dokunur. Bu sayede yavrusunun
kokusunu tanır ve onu başka yavrularla hiç karıştırmaz.
Yavrular bebek yağı
denilen bir yağla kaplı olarak doğarlar. Küçük vücutları bu yağ sayesinde
sürekli sıcak kalır. Memelilerden çok azının yavrusu fok yavruları kadar hızlı
büyür. Üç hafta içinde yavru, ağırlığının üç hatta dört katına çıkar. Çünkü
fokların sütü en iyi inek sütünden on iki defa daha yağlıdır ve dört kat daha
fazla proteinlidir. Bu, yavrunun çok hızlı büyümesini sağlar. Anne fokun özel
sütü bebek fokun vücudunda hemen koruyucu-yağlı bir tabakaya dönüşür.
Son derece aciz olan ve
kendini koruması mümkün olmayan fok yavrularının her türlü ihtiyaçları anneleri
tarafından karşılanır.
Allah yarattığı her
varlığı en güzel şekilde rızıklandıran, her türlü ihtiyaçlarını eksiksiz olarak
yaratandır:
Kendi
rızkını taşıyamayan nice canlı vardır ki onu ve sizi Allah rızıklandırır. O,
işitendir, bilendir. (Ankebut Suresi, 60)
Kutup ayılarının
derilerinin altındaki 10 cm'lik yağ tabakası ısı yalıtımı sağlar. Böylece buzlu
sularda saatte 10-11 km. hızla, 2000 km. uzağa kadar yüzerek gidebilirler.
Bununla birlikte beyaz kutup ayılarının koku alma duyuları öylesine keskindir
ki 1.5 m. kalınlığındaki kar tabakasının altında saklanan bir fok balığının
kokusunu bile rahatça algılayabilirler. (Bilim ve Teknik Dergisi, Sayı:211,
Haziran 1985, s.25)
Kutup ayılarının
yavruları genellikle kış ortasında doğarlar. Tüysüz doğan bu kör yavrular çok
küçüktürler. Kışın soğuğunda yaşayabilmeleri için bir yuva gerekmektedir. Dişi
kutup ayıları sadece hamile olduklarında ya da yavruları olduğunda yuva
yaparlar. Kar yığınlarının altındaki yuvalar, 2 metre uzunluğundaki bir
tünelle, yaklaşık yarım metre çaplı yuvarlak bir alandan oluşur.
Bu yuvaların genellikle
birden fazla odası vardır ve kutup ayıları bu odaları yuvanın girişinden daha
yüksek seviyede hazırlarlar. Böylece odalardaki sıcak havanın girişten dışarı
çıkması engellenmiş olur. Ayrıca kutup ayısı yuvanın girişinde her zaman hava
girecek kadar dar bir kanalı açık bırakır. (Thor Larsen, Polar Bear:Lonely
Nomad of the North, National Geographic, Nisan 1971, s.574)
Anne ayı barınağının
tavanını kimi zaman 75 cm'den başlamak üzere 2 m'ye kadar varan bir kalınlıkta
inşa eder. Bu özel tasarım sayesinde yuvadaki mevcut ısı korunmuş olur. (International
Wildlife, November- December 94, s.15)
Araştırmacılar bu
yuvalardan birinin tavanına bir cihaz yerleştirerek ısıyı ölçmüş ve hayli
ilginç bir durumla karşılaşmıştır. Dışarıdaki ısı -30 dereceye kadar düşerken, yuva
içindeki ısı 2 ya da 3 derecenin altına hiç düşmemiştir.
Kutup ayısının böyle
bir yuva yapmayı ve yuvadaki ısıyı korumak için çeşitli önlemler almayı
kendiliğinden düşünmesi elbette ki imkansızdır. Bütün bunları kutup ayısına
öğreten herşeyi bilen üstün güç sahibi Allah'tır. Kuran'da, Allah'ın canlılar üzerindeki hakimiyeti
şöyle açıklanır:
Göklerde
ve yerde bulunanlar O'nundur; hepsi O'na 'gönülden boyun eğmiş' bulunuyorlar.
(Rum Suresi, 26)
Anne
penguen yumurtladıktan kısa bir süre sonra kış bastırır. Bunun üzerine anne
penguenler, yumurtaları erkek penguenlere bırakarak besin aramak için denize
dönerler. Baba penguen yumurtayı donmaktan korumak için ayaklarının üstünde
taşır. Kalın tüyleri yumurtayı soğuktan koruyacaktır.
Bu çok zorlu bir dönemdir.
Çünkü erkek penguenler yerlerinden kıpırdayamadıkları için beslenemezler.
Bahar aylarında minik
penguen yavruları dünyaya gelir. Onları soğuktan koruyacak yağ tabakaları henüz
oluşmadığı için hala babalarının ayaklarının üzerindedirler. Yavrunun ilk
besini, babasının onun için kursağında sakladığı süttür. Baba penguen dört ay
boyunca aç kaldığı halde olağanüstü bir fedakarlıkta bulunmuş, kursağındaki
besini yemeyerek yavrusu için saklamıştır. Tam bu dönemde anne penguenler açık
denizden kıyıya dönerler. Onlar da bu dört ay boyunca boş durmamış, sürekli
avlanarak yumurtadan çıkacak yavru için kursaklarında besin depolamışlardır.
Anne penguenler gelir gelmez, dört aydır aç bekleyen baba penguenler avlanmak
için denize dönerler.
Evrim teorisini savunanlar,
bir penguenin dört ay boyunca yavrusu için açlığa ve soğuğa dayanmasını hiçbir
şekilde açıklayamazlar. Bu canlılara böylesine büyük bir fedakarlığı yaptıran
kimdir? Ayaklarının üstünde 4 ay boyunca yavrusunu taşıtan kimdir? Üstelik
bütün penguenlerin aynı fedakarlığı göstermesini onlara ilham eden kimdir? Bu
soruların tek bir cevabı vardır. Penguenleri Allah yaratmıştır. Yavruları için
yaptıkları benzersiz fedakarlıkları bütün penguenlere Allah öğretir.
Misk öküzleri Alaska,
Kanada'nın kuzeyi ve Grönland Adasında yaşarlar. Dişiler her Mayıs'ta bir yavru
doğururlar ve yavru doğumdan bir saat sonra ayağa kalkıp annesini izlemeye
başlayabilir.
Misk öküzleri bir
düşmanla karşılaştıklarında yüzlerini düşmana doğru dönerler ve bir daire
oluşturarak yavruları bu dairenin içine alırlar. Her biri 350-400 kg
ağırlığındaki yetişkin misk öküzleri omuz omuza vererek yavruları ile
düşmanları arasında adeta bir siper oluştururlar. Bu, yavrular için kesin bir
korumadır. Daireyi oluşturan bireylerin her biri düşmana saldırıp geri dönerler
ve dairenin bozulmaması için çalışırlar. Doğanın sadece acımasızlıklarla,
saldırganlıkla dolu olduğunu iddia eden evrim teorisi, misk öküzlerinin
sergiledikleri bu fedakarca davranışa bir açıklama getiremez. Bu son derece
özverili davranışın tek açıklaması vardır: Tüm canlılara bu gibi fedakar
davranışları, benzersiz koruma yöntemlerini ilham eden herşeyin sahibi olan,
üstün güç sahibi Rabbimiz Allah'tır.
Yeni
doğmuş bir kanguru yavrusu ilk anlarda bir fasulye tanesinden daha büyük değildir
ve bacakları henüz gelişmeye başlamıştır. Ayrıca kanguru yavruları ilk
doğduklarında kördürler. Çünkü memeli yavrularının tümünün anne karnında
geçirdikleri bir dönemde dünyaya gelen yavrular tam olarak gelişmemiştir. Bu
nedenle yavru kangurular için annelerinin vücudunda hazırlanmış olan tüylü kese
çok önemli bir korunma yeridir. Bu kese yavru büyüdükçe genişleyecektir.
Kesenin girişinde yavrunun fırlamasını engelleyen özel kaslar vardır; bu
kaslar, anne kanguru suya girdiğinde de içeriye suyun dolmasını
engelleyecektir. (Creation, vol.20, n.3, June-August 1998, s. 29)
Kanguruların sütü de
yavruların tam ihtiyacı olan özelliklerdedir. Yavrunun büyümesiyle birlikte
sütün içindeki maddeler değişir. Sütün bileşimindeki yağ ve diğer bileşikler
yavrunun büyümesine paralel olarak zamanla değişir.
İlk yavru bu besleyici
sütü emmeye devam ederken hemen ardından doğan ikinci yavru için, hazmı kolay
olan süt verilmeye başlanır. Üçüncü yavru dünyaya geldiğinde ise, farklı
nitelikte üretilen sütlerin sayısı üçe çıkar. Her yavru kendine hazırlanan sütü
kolaylıkla bulur, hiç karışıklık olmaz. Bu beslenme sisteminin özel bir
yaratılışın eseri olduğu çok açıktır. Anne kangurunun bu işi bilinçli olarak
düzenleme imkanı yoktur.
Bir hayvan, nasıl olur
da, farklı büyüklüklerdeki yavruların ihtiyacı olan sütlerin bileşimini
hesaplar? Hesaplasa bile, bunu nasıl kendi vücudunda üretebilir? Bu üç ayrı
sütü, üç ayrı kanaldan nasıl verebilir?
Kuşkusuz kanguru
bunların hiçbirini kendisi yapmamaktadır; onun, vücudundan çıkan sütün üç ayrı
türü olduğundan haberi bile yoktur. Bu, olağanüstü işlem, kangurunun
yaratılışındaki ihtişamdan kaynaklanmaktadır:
...
O'nun bilgisi olmaksızın, hiçbir dişi gebe kalmaz ve doğurmaz da. Ömür sürene,
ömür verilmesi ve onun ömründen kısaltılması da mutlaka bir kitaptadır.
Gerçekten bu, Allah'a göre kolaydır. (Fatır Suresi, 11)
Rakun yavruları altı
aylık olduklarında ölü ağaçlara kurulmuş olan yuvalarından anneleriyle birlikte
keşfe çıkarlar. Annelerinden aldıkları talimatlarla hareket ederek, zaman içinde
becerikli birer avcı olurlar.
Allah'ın ilhamıyla
hareket eden anne rakun yavrusunu sürekli koruyup gözetmektedir. Rakunlar da
diğer bütün canlılar gibi Allah'ın koruması altındadırlar.
Geyik yavruları diğer
birçok canlının yavrularına oranla güçsüzdürler. Doğumdan sonra hemen ayağa
kalkabilirler ancak çok daha sonra yürüyebilirler. Peki bu canlılar
düşmanlarından nasıl korunurlar?
Gizlenme, annesi gibi
hızlı koşabilene kadar yavru geyiklerin en iyi savunmasıdır. Vücutlarının rengi
ve desenleri sayesinde bulundukları ortamda adeta görünmez hale gelirler. Anne
geyik, ormanlık bölgenin çalılıkları içinde benekli yavru geyiği gizler. Yavru
geyiğin kırmızımsı kahverengi postunun üzerindeki beyaz benekler güneş ışığıyla
karışır; ayrıca annesi uzakta olduğunda yavru geyik hareketsiz uzanarak bekler.
Anne geyik de genel olarak yavrunun yakınlarında bir yerlerdedir fakat dikkati
yavrunun üzerine çekmemek için kısa ziyaretler dışında yanına çok fazla
yaklaşmaz. (Russell Freedman, How Animals Defend Their Young, s.47-48)
Yavru geyik gizlenerek
korunması gerektiğini nasıl bilmektedir? Derisinin renklerinin, bulunduğu
yerdeki otlarla uyumlu olduğunu ve hareketsiz kaldığında düşmanlarının
kendisini göremeyeceğini nereden bilmektedir?
Elbette ki bunları
yavrunun kendiliğinden bilmesine olanak yoktur. Bunları ona, her canlıyı
koruyan, hepsinin ihtiyaçlarını bilen Yüce Allah ilham etmektedir:
Göklerde
ve yerde olanlar O'nundur. O, yücedir, büyüktür. (Şura Suresi, 4)
Dağ keçilerinin
yavruları doğduktan kısa bir zaman sonra anneleriyle birlikte hareket etmek
zorundadırlar. Aksi takdirde savunmasız kalırlar. Herşeyi kusursuz yaratan
Allah dağ keçilerinin yavrularına da ihtiyaçları olan bütün özellikleri
vermiştir.
Keçi yavruları
doğduklarında hem görebilir hem de işitebilirler. Ayrıca onları soğuktan
koruyacak olan tüyleri de yeterince uzundur. Bunlar, doğar doğmaz anneleriyle
birlikte dik yamaçlarda hareket etmeye başlayan dağ keçisi yavruları için çok
önemli özelliklerdir. (National Geographic Society, How Animals Care for
Their Babies, s.8)
Yorumlar
Yorum Gönder