Hayvanlardaki Mucizevi Güzellikler 3/4
Doğadaki en vahşi
canlılardan biri olan kurtlarda, yetişkinlerin ortak görevi yavruları
savunmaktır. Bir kurt sürüsü bir erkek, bir dişi, yeni doğan yavrular ve kimi
zaman da bir veya iki genç kurttan oluşur. Sürüdeki dişiler kendi aralarında
yardımlaşırlar. Bazen sürüdeki dişilerden biri bebek kurtlara bakıcılık yapmak
için gece boyunca yuvada kalır. Bu sayede
yavruların annesi avlanmaya gidebilir.
Kurtlar arasındaki bu
yardımlaşma; canlılar arasındaki fedakarlığın boyutlarını göstermektedir. Ve
canlıların bencil olduğunu iddia eden evrim teorisi savunucularına bir cevap
niteliğindedir.
Sinek kuşlarının yaptıkları yuva, bir golf topunun ancak yarısı
kadar büyüklüktedir. Yuvanın en dikkat çekici özelliği yavrular büyüdükçe bu
yuvaların da otomatik olarak büyümesidir. Çünkü yuvanın malzemesi olan ağaç
kabukları, yosun veya bitki sapları, son derece sağlam ve esnek olan örümcek
ağları ile birbirine bağlanmıştır. Bir kuşun yuva yapımı için böyle kullanışlı
bir malzeme seçmiş olması elbette ki üzerinde düşünülmesi gereken bir konudur.
Yeryüzündeki bütün canlılar gibi Allah'ın ilhamıyla hareket eden sinek kuşları
da son derece akılcı bir taktikle yavrularının konforunu sağlamış olurlar.
Yavrular, yumurtadan çıktıklarında kör ve tüysüzdürler. Anne kuş
yavruların herşeyiyle ilgilenir. Öyle ki yuvadan uçtuklarında bile yine de
onları takip eder ve kendi kendilerine beslenebilene kadar kontrolü altında
tutar. Sinek kuşuna son derece akılcı bir taktikle esneyip genişleyebilen yuva
yapmayı ve yavrularına karşı duyduğu sorumluluk duygusunu ilham eden tüm
canlıları koruyup gözeten Rabbimiz'dir.
Topluca bir adada yuvalar kuran deniz kırlangıçlarının
yumurtaları tam olarak güvenlikte değildir. Çünkü ada kanatlı hırsızlar için
kolay ulaşılabilir bir yerdir. Komşularıyla yanyana yuva kurmaları onlara
havadan gelecek bir tehlikeye karşı koruma sağlar. Bir yerde herkesten ayrı
olarak durmak tüm dikkatin sizin üzerinizde toplanmasını sağlar fakat kalabalık
bir grubun içerisinde bulunmak demek yakalanma ihtimalinizin daha az olması
demektir. Kuşlar bunu bilirmişçesine hareket ederler. Ayrıca komşu kuşlar
saldırganı geri püskürtme konusunda da yardımcı olurlar. Allah her canlıyı
koruyup gözetendir. (David Attenborough, Life of Birds, s.221)
Albatroslar deniz kuşlarının en büyüğüdür. Kanatlarının
genişliği diğer kuşlar arasında en geniş ölçü olan 3.5 metreye ulaşır. Bu
kuşların bir özelliği de yumurtalarını ve yavrularını koruyabilmek için son
derece özenli yuvalar kurmalarıdır. Üreme zamanlarında koloniler halinde
toplanırlar. Dişiler gelmeden haftalar önce, erkekler gelip burada daha önceden
bulunan yuvaları tamir ederler.
Albatroslar, özenle hazırlanan yuva içerisindeki yumurtaların
üzerinde yaklaşık 50 gün boyunca hiç kımıldamadan dururlar. Birçok canlı türü
gibi albatroslar da yavruları için çok büyük fedakarlıklar yapmaktadırlar. Bu
canlılara yavrularının rahatını düşünmeyi, onları beslemeleri, korumaları
gerektiğini öğreten Yüce Allah'tır. Allah yarattığı her canlıyı koruyan
gözetendir.
Gelişmekte olan bir civcivin gereksinim duyduğu besin ve su
yumurtada mevcuttur. Yumurtanın sarısı, protein, yağ, vitamin ve mineraller
içerirken, akı da bir su deposu işlevini görür. Ayrıca civcivin oksijen almaya
ve karbondioksitini dışarı atmaya, bir ısı kaynağına, kemiklerinin gelişmesi
için kalsiyuma, suyunun korunmasına, bakterilerin bulaşmasını engelleyecek ve
mekanik darbelere karşı koruyacak bir sisteme gereksinimi vardır. Tüm bunları
da yumurtanın kabuğu karşılar.
Civciv, kabuk zarlarının iç yüzeyinde bulunan bol damarlı bir
katman aracılığıyla oksijen alır ve karbondioksitini atar. Gaz alıp verme,
erişkin hayvanlarda olduğu gibi akciğerlerle değil, kabuktaki küçük gözenekler
yoluyla olur.
Bir yumurta kabuğunun, gaz, su ve ısı işlemini düzenlemesi
gerektiği kadar sağlam da olması gerekir. Kabuk, gelişmekte olan civcivi dış
darbelere karşı koruyacak ve kuluçkaya yatan annenin ağırlığını kaldırabilecek
kadar dayanıklı olmalıdır.
Bütün bu özellikler yumurtada eksiksiz olarak mevcuttur. Gökten
yere her işi kontrolü altında tutan Allah kusursuz yaratmasını bu gibi
örneklerle bize tanıtır.
Ördek gibi su kuşları havayı vücutlarının içinde taşırlar. Bu,
suyun üstünde kalmalarını sağlayan sebeplerden biridir. Ördeklerin vücudunda
küçük balonlara benzeyen hava kesecikleri vardır. Bu kesecikler havayla
dolduklarında ördeğin suyun içinde kalabilmesine yardımcı olurlar.
Ördek dalmak istediğinde ise hava keseciklerindeki havayı
dışarıya pompalar. Vücudunun içinde daha az hava kaldığı için kolaylıkla suyun
içine batar.
Ördekler uçarken saatte 50 km.'nin üzerine çıkabilirler. Ayrıca
yırtıcı hayvanlara yem olmamak için de uçarlarken sürekli rotalarını
değiştirirler. Suya dalmaları gerektiğinde bunu o kadar hızlı bir şekilde
yaparlar ki avcılar için çok zor bir hedef olurlar. (National Geographic,
Kasım 1984, s.581)
Su kuşlarından olan dalgıç kuşlarının yavruları su üstündeyken
annelerinin sırtında yolculuk yaparlar. Anne kuş yavrularının düşmelerini
engellemek için kanatlarını hafifçe yana doğru açar ve yavrularını, başını yana
doğru uzatarak besler. Anne veya baba ilk olarak ya suyun üzerinden
topladıkları ya da göğüslerinden kopardıkları tüyleri yavrularına yedirirler.
Her yavru oldukça fazla miktarda tüy yutar. Bunların hazmı güçtür ancak yine de
yavrular için çok değerlidirler. Ne var ki bu ilk ikram aslında bir yiyecek değildir.
Yavruların yedikleri bu tüyler sindirilemez ve yavrunun
midesinde birikir. Dalgıç kuşlarının bu ilginç davranışlarının çok önemli bir
sebebi vardır. Balıkların kılçıkları veya diğer besinlerin sindirilemeyen
kısımları da burada birikir ve böylece bu maddelerin yavrunun midesinin ve
bağırsaklarının hassas duvarlarını zedelemesi engellenmiş olur.
Kuşların bu tüy yeme alışkanlıkları ömürleri boyunca sürecektir.
(David Attenborough, Life of Birds, s. 256) Yavruların hayatta
kalabilmesi için bu tedbir çok önemlidir.
Dalgıç kuşları da dahil olmak üzere, doğadaki her canlı, sahip
oldukları özellikleriyle bizlere bir Yaratıcının var olduğunu ispatlar. Herşeye
gücü yeten O üstün ve sonsuz güç sahibi Yaratıcı, Allah'tır. Her canlı
kendisini yaratan Allah'ın takdir ettiği şekilde hareket eder.
Ünlü biyolog Prof. Jeffrey P. Schloss hayvanların fedakar
davranışlarının Darwinizm'le olan çelişkisinden şöyle bahsetmektedir:
"Doğal seleksiyon, tanım olarak üreme başarısını ve akraba
olma özelliklerini yok eder. Akraba ilişkileri bazen birinin yararına diğerinin
zarar görmesini içerir. Biyolojik fedakarlık, genetik olarak, başkalarının
yararına kendi kendini imha etme davranışı olarak tanımlanır ve Darwinizm
ile asla açıklanamaz." (William Dembski, Mere Creation, Science,
Faith & Intelligent Design, InterVarsity Press, USA, 1998, s. 238; [Wilson
1975, 578])
Turna
kuşlarının yavruları çok iyi birer yüzücüdürler öyle ki yumurtadan çıktıktan
birkaç saat sonra yuvadan ayrılıp ebeveynlerini izleyebilirler. Yavrular ve
ebeveynleri arasında bir tür iletişim sesi vardır. Yetişkinlerinki yumuşak
mırıltılı bir sesken yavruların sesi yüksek perdededir. Yavrular tehlikede ya
da bir sıkıntı içinde olduklarında yüksek ve daha tiz bir ses çıkarırlar,
ebeveynler de bunlara hemen tepki verirler.
Üreme sezonunda
ebeveynler karada olur, yavrularını yetiştirecekleri bölgeyi her ikisi de
korurlar. Dişi yumurtaları bırakınca her iki ebeveyn de gün içinde sırayla kuluçkaya yatarlar, ama kuluçka
döneminin sonuna doğru bu değişim daha sık olur. Böylece her iki kuş da
beslenip, hareket edebilir.
Yumurtadan çıkma zamanı
yavruların beslenecekleri böceklerin ortaya çıkma zamanı ile aynıdır. Bu
zamanlama turnalar için çok önemlidir, çünkü kış gelmeden önce göç etmeleri
gerekmektedir. Bunun içinse yavruların büyüyüp gelişmesi ve güç kazanması
şarttır.
Turnaların yaşamındaki
bunlara benzer bütün detaylar üstün güç sahibi bir yaratıcı olan Allah'ın
eseridir.
Kuğu yavruları
yumurtadan çıktıklarında çok çirkindirler. Kahverengi ya da krem
rengindedirler. Kısa boyunlu ve sık tüylerle kaplı olarak yumurtadan çıkan
yavrular birkaç saat içinde koşabilecek ve yüzebilecek duruma gelirler. Anne ve
babaları yavrularına birkaç ay boyunca özenle bakarlar. Sonunda küçük yavru
muhteşem görünümlü bir kuğuya dönüşür.
Kuğuların Trumpeter
türü, gelişmekte olan yumurtalarının sıcak kalmalarını sağlamak için,
yumurtaların üzerine otururlar. Sadece zaman zaman ayağa kalkarak yumurtaları
çevirirler. Böylece ısının her yere eşit dağılmasını sağlamış olurlar. Kuşkusuz
ki yumurtalarının nasıl bir bakıma ihtiyaçları olacağını kuğulara ilham eden
Allah'tır. (Nat. Geo. Society, How Animals Care for Their Babies, s.6)
Çok iyi birer dalıcı
olan sümsük kuşları zamanlarını büyük ölçüde denizlerde geçirir, kıyılarda ya
da adalarda koloniler halinde ürerler. Kolonideki yuvalar deniz yosunları ve
çamurdan yapılmıştır. Kuzey yarı kürede yaşayan sümsük kuşları bir, Güney yarı
kürede yaşayanlarsa iki tane yumurta bırakırlar. İki aylık olduklarında erişkinler
tarafından yalnız bırakılan yavrular av bulmaya çıkar ve çoğu kez yuvalarından
çıktıklarında hemen uçmaya başlarlar. (Temel Britannica Ansiklopedisi, Cilt
6, s. 204)
Tayland ormanlarında
yaşayan yavru leylekler son derece dikkat çekici bir yöntemle sıcaktan
korunurlar. Anne ve babaları gagalarında getirdikleri suyu henüz tüyleri
çıkmamış yavrularının üzerine boşaltır. Bu soğuk duş yavruları biraz olsun
rahatlatır, ama bu yeterli değildir. Yavruların gölgeye de ihtiyaçları vardır.
Bu ihtiyaçlarını ise
yine fedakar anne ve babaları karşılar. Kanatlarını açıp kızgın güneşe
kendilerini siper ederek yavrularını
sıcaktan korurlar.
Leylekler, yavrularına
gösterdikleri özen, bağlılık ve fedakarlıkla yeryüzünün örnek anne babalarından
biridir. Doğayı inceledikçe, hep aynı gerçekle karşılaşırız: Tüm canlıları
Allah yaratmıştır ve her canlı, sahip olduğu mükemmel özelliklerle yaratılışın
birer delilidir. Tüm bu muhteşem yaratılışın sahibi, göklerin, yerin ve ikisi
arasında bulunan herşeyin Rabbi olan Yüce Allah'tır. Akıl sahibi insanlara
düşen ise, Allah'ın yaratması üzerinde düşünmek ve Rabbimiz'i övüp
yüceltmektir.
Afrika kıtasındaki
sıcaklık kimi zaman canlılar için öldürücü olabilir. Bu nedenle birçok canlı bu
öldürücü ışınlardan korunmak için kendisine gölgelik mekanlar arar. Güney
Afrika devekuşu ise kendinden çok yumurtalarını ve yavrularını düşünerek onları
güneş ışığından korur. Bunun için onların üzerinde durur ve sık sık geniş
kanatlarını açarak güneş ışığının yumurtalarına ve yavrularına gelmesini önler.
Ancak dikkat edilirse, bu hayvan güneşin ışınlarına, "kendi vücudunu"
maruz bırakmaktadır. Bu fedakarca davranışın nedeni devekuşunun da diğer bütün
canlılar gibi Allah'ın ilhamıyla hareket ediyor olmasıdır. Devekuşu Allah'ın
koruma ve şefkat duyguları ilham ettiği canlılardan yalnızca biridir:
…
Oysa göklerde ve yerde her ne varsa -istese de, istemese de- O'na teslim
olmuştur ve O'na döndürülmektedirler. (Al-i İmran Suresi, 83)
Yorumlar
Yorum Gönder